
TUTUKLAMAYA İTİRAZ DİLEKÇESİ (SORUŞTURMA EVRESİ)
Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2013/10-247 , 2014/135 Sayılı 01.04.2014 Tarihli kararında tutuklamanın istisnai koruma tedbiri olduğuna uygulanabilmesi için kanunda sayılan somut nedenlerin ortaya konulması gerektiğine hükmetmiştir. “Tutuklama, istisnai bir koruma tedbiridir.
Tutuklama için aranan ‘kuvvetli suç şüphesinin varlığı’, soyut değerlendirmelere, varsayımlara veya isnada konu fiilin niteliğine dayanılarak değil, somut, objektif ve denetlenebilir delillerle ortaya konulmalıdır. Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer verilir (5271 S. K. m. 101).
Ceza muhakemesinde en önemli koruma tedbirlerinden olan tutuklama, soruşturma evresinde hakim kararıyla Anayasada ve yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesiyle şüphelinin suçluluğu hakkında kesin karar verilmesinden önce özgürlüğünün geçici olarak kaldırılmasıdır.
Şüphelinin hürriyetinin kaldırılmasından başlayıp salıverilmesine ya da cezanın infazının başlamasına kadar devam eden kısıtlılık durumuna tutukluluk denilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK’nın) tutuklamaya ilişkin düzenlemeleri, genel anlamda önceki usul kanunu olan 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’ndan (CMUK’tan) farklı olarak daha teminatlı hükümler içermesine rağmen, uygulamadaki aksaklıklar ne yazık ki sona ermemiştir.
Özellikle tutuklama tedbirine giderek artan oranlarda başvurulduğunun görülmesi, çoğu zaman tam anlamıyla şartları oluşmaksızın bu kuruma hükmedilmesi, uzun tutukluluk sürelerinin ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülen tutuklama kararlarının kamuoyunun gündemini devamlı olarak işgal etmesi, azami tutukluluk sürelerinin tam olarak ne olduğuna ilişkin belirsizliklerin ve tartışmaların sonlanmaması, aslında kişi özgürlüğü ve hukuki güvenliğiyle son derece yakından ilgili olan tutuklama kurumunun uygulamasına ilişkin halen birçok problemli alan bulunduğunun göstergesidir.
Nitekim CMK’nın yürürlüğe girmesinin ardından tutuklamayla ilgili kanun maddelerinde yapılan pek çok değişiklik de bu kanaati kuvvetlendirmektedir.
Bu çerçevede ele alınan tutuklamanın maddi şartları adlı bu çalışmada öncelikle tutuklama kurumu hakkında genel bilgilere yer verildikten sonra tutuklama koruma tedbirinin şartları ile bu konuda uygulamada ve teoride karşılaşılan sorunlar değerlendirilecektir.
… SULH CEZA HAKİMLİĞİNE
Sorgu Dosya No: …/…
TUTUKLAMA KARARINA
İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ :
MÜDAFİİ : Av. Mert APAYDIN
TUTUKLAMA TARİHİ :
AÇIKLAMALAR :
1-) Müvekkilim şüpheli, …/…/….. tarihinde, mahkemenizin yukarıda numarası belirtilen sorgu dosyası üzerinden verilen tutuklama kararı gereği tutuklanmıştır.
Tutuklama hukuka aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. Tutuklama kararı verilebilmesi için CMK m.100’de belirtilen kuvvetli suç şüphesi, tutuklama nedenleri,ölçülülük ilkesiyle beraber üç şartın birlikte bulunması gerekir.
Bu şartlar sağlanmadığı için tutuklama hukuka aykırıdır. Kuvvetli suç şüphesi somut delillerle gösterilmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ilke kararları gereğince tutuklama için kuvvetli suç şüphesinin varlığı, soyut değerlendirmelerle değil, somut delillerle ortaya konulmalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.2014 tarih, 2013/10-247 E., 2014/135 K. sayılı ilke kararında açıkça belirtildiği üzere; tutuklama için aranan kuvvetli suç şüphesinin varlığı, soyut değerlendirmelerle değil, somut ve denetlenebilir delillerle ortaya konulmalıdır.
Somut olayda bu şart gerçekleşmemiştir.
Tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller açıkça ortaya konulmamıştır.
2-) Tutuklama nedenleri gerekçeli ve somut olmadığı gibi tutuklama nedenleri soyut ve klişe ifadelerle gerekçelendirilmiştir.” Tutuklama, en son başvurulacak koruma tedbiri olup CMK m.109 adli kontrolde belirtilen yurt dışı çıkış yasağı, imza yükümlülüğü, güvence bedeli ile de ölçülülük kapsamında aynı sonuca ulaşılabilir. “Adli kontrol tedbirleri değerlendirilmeden tutuklama yoluna gidilmiştir.” Katalog suç olsa bile OTOMATİK tutuklama olmaz.
Katalog suçlar tutuklamaya karine oluşturabilir ama mutlak neden değildir.
3-) Tutuklama kararları aynı ve kalıp gerekçelerle verilemez. Yargıtayın görüşüne göre Tutuklama kararlarının kişiye ve olaya özgü gerekçe içermesi zorunludur.
Soruşturma evresinde zaten delillerin büyük kısmı toplanmıştır. “Delillerin büyük ölçüde toplandığı aşamada delil karartma ihtimali zayıflar.”
4-) Müvekkilimin ifadeleri ve dosyada mevcut deliller dikkate alındığında, müvekkilimin, üzerine atılı bulunan … suçunun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı açıkça görülecektir.
5-) Kaldı ki, müvekkilimin tutuklanması için 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesinde öngörülen şartlar da oluşmamıştır.
Öncelikle, söz konusu eylemin müvekkilim tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin ‘kuvvetli bir şüphe’ bulunmamaktadır.
Ayrıca, müvekkilim, işyeri sahibi bir zanaatkar olup, ailesi ve sabit bir konutu olan, çevresinde tanınmış bir kimsedir.
Soruşturma evresinde kaçma ve/veya delilleri ortadan kaldırma ya da gizleme gibi bir girişimde bulunacak durumda da değildir.
6-) Açıklanan nedenlerle, anılan tutuklama kararına itiraz ediyoruz. HUKUKİ NEDENLER : 5271 S. K. m. 100, 101.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerle, müvekkilim şüpheli hakkındaki tutuklama kararının kaldırılarak, kendisinin salıverilmesine karar verilmesini vekaleten talep ederiz. …/…/… Şüpheli Müdafii Av. Mert APAYDIN